CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, “Bir fetöroman yazıldı Sayın Soylu. Sen yeni evrak gösterme, belge sallama. Hem de 10 Ekim 2017’de. TBMM’de 15 Temmuz darbe araştırma kurulu kuruldu, çalıştı, çalışmaları engellense de çalıştı. CHP’nin ikinci muhalefet şerhinin içine konmadığı bir rapor da basıldı. Meclis matbaasında. Fetöroman o işte. Nerede rapor? Rapor yok. TBMM’den 15 Temmuz Darbe Araştırma İnceleme Komisyonu’nun raporu çalındı. Fetöroman o işte. Elinden geleni arkasına koyma. O belgeyi sallamakla olmaz. Aç o belgeyi. Orada bir kabahat varsa ve sen bunu bekletiyorsan, aslında yeni bir kabahat işliyorsun” dedi.
CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gündemi kıymetlendirdi. Altay, şunları söyledi:
“Bay Kemal, Türkiye’yi dünya ile entegre etmek için yollara düştü”
Herkes Bay Kemal Londra’da ne yapıyor, diyor. Bay Kemal Londra’da Türkiye için hoş şeyler yapıyor. Bay Kemal evvel bir durum tespiti yaptı. Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan nasıl kurtulunacağı ile ilgili, sağlıklı bir durum tespiti yaptı. Bu tespit sonrasında da gençlerin geleceğe umutla bakacağı, hoş bir Türkiye inşa etmek için, Türkiye’yi dünya ile entegre etmek için yollara düştü. Daha evvelki ABD ziyaretinden sonra 3 gündür de Londra’da çok hoş işler yapıyor.
“Türkiye’nin inovasyonu üreten merkeze dönüşme mecburiyeti var”
Bay Kemal’in tespit ettiği durum şudur; Türkiye, dünya ticaretinden aldığımız hissenin süratle azaldığı bir ülke ve niteliksizleşiyoruz, bu mevzuda. Bunun sebebi makus idare. Türkiye katma bedelli eser üretemiyor. En büyük meselelerimizden birisi. Hala genç bir nüfusumuz olsa da süratle yaşlandığımızı unutuyoruz. Üstelik genç nüfusumuz, nitelikli eğitimden mahrum. Ucuz işgücü ihracı ile övünülmez. Bu uzun vadede riskli bir durum. Önümüzdeki 10 yılda robotlaşma ve otomasyon, işgücünün ehemmiyetini azaltacak. Biz diyoruz ki ‘Maşallah genç nüfusumuz var.’ Yaş ortalamamız 34 oldu. Türkiye’nin yaşlandığını unutmasın kimse. Ucuz işgücü ile, ucuz işgücü ihracıyla da Türkiye bir yere varamaz. Tüm bu çarpıklıklar Türkiye’de bir toplumsal adaletsizlik noktasında, Türkiye’ye tepe yaptırdı. Bunu milletlerarası ve iç datalar kabul ediyor. Artık gençler çıkışı kripto paralarda, kumar ve bahislerde arar hale geldi. Vahim bir tablo. Gençler gelecekleriyle ilgili aldıkları eğitime müsait, ona uygun arayışlar yerine; birçoklarını bulamadıkları için kripto borsalara, paralar, kumara ve bahse yöneldi. İnovasyon lafla olmaz. Türkiye’nin inovasyon sorunu var. Türkiye’nin inovasyonu üreten merkeze dönüşme mecburiyeti var.
Eskiden simit tezgâhta satılırdı, artık simit sarayı var. Bunun ismine inovasyon diyoruz. Bu türlü bir şey olabilir mi? Evet bir değişim, çıta atlamadır. Ancak bu inovasyon bununla açıklanamaz. Global ölçekte inanç veren yeni ve akıllı bir altyapının Türkiye’de kurulması lazım. Bunlar olmadan Türkiye’nin önümüzdeki yüzyılda istek ettiğimiz noktaya taşınması da mümkün değil. Bu kapsamda; CHP’nin, Sayın Genel Liderimizin dermanı ve ana gayeleri var.
“Temiz para kaçtı, gitti; yerini konusu cürüm olan kaynağı meçhul para aldı”
Öncelikle Türkiye’ye süratle nefes aldırmak, derin krizden çıkmak için, pak, yabancı yatırım ve paraya gereksinimi var. Burada bir parantez açalım. Türkiye’de; 2012’de 156 milyar dolar vardı. Pak para, yabancı para ve yabancı yatırım. Neredeydi bu? Borsa, mevduat ve hazine bonolarındaydı. Bu para 2018’de tek adam rejimine dönünce Türkiye, inanç ortamı ortadan kalkınca 83 milyar dolara düştü. 156 milyar dolardan, 83 milyar dolara düştü. Pak para kaçıyor. Artık bugün, 48 milyar dolara kadar düştü. Bunun da büyük kısmı Katar menşeili. 156 milyar dolardan, 48 milyara. Pak para kaçtı, gitti. Yandı, bitti ve kül oldu. Pak para kaçınca, bunun yerini konusu hata olan kaynağı belgisiz para aldı. İki gündür söylüyorum burada. Merkez Bankası bilgilerine dayanarak söylüyorum.
Bu yıllar içerisinde Türkiye 2008- 2022 yılları ortasında 82,5 milyar dolar girdi. Girdi de bu paranın, açıklanmadığı için, şeffaf olmadığı için, MASAK para ile ilgili soruşturma, kovuşturma ve vergi incelemesi yapılamadığı için; kuşkulu bir para. Kaynağı meçhul, o kesin de. Net yanılgı noksan kaleminde gösteriliyor ancak bu para, konusu hata olan para da var, bunun içinde. Bunu inkar etmiyorlar. Para gelsin de nereden gelirse gelsin. Olmuyor kardeşim, o denli olmuyor.
“Türkiye mafya cennetine dönüşüyor”
Temiz para kaçtıktan sonra ne oldu? Yabancı mafya ve çeteler Türkiye’de birbirlerini infaz ederek, pastadaki hisselerini büyütmeye başladı. Savaş başlattılar, nerede? Türkiye’de. Kim? Azeri, Rus, Özbek, Sırp, Alman mafyası. Aklınıza kim gelirse. Kara para cenneti var dünyada bilinen. Adalar filan var. Türkiye de mafya cennetine dönüşüyor. Mafya işverenlerinin, mafya çete önderlerinin çöktüğü bir ülke haline geliyoruz. Bunun bedelini de uyuşturucu batağına saplanan gençler ve aileleri ödüyor.
“Benim bildiğim Bay Kemal ne susar, ne korkar”
Bunların hesabını veremeyenler, milletin yüzüne bakamayanlar, bunları lisana getiren CHP ve Bay Kemal’e karşı, devletin kurumlarını, devletin polisi ve jandarmasını kalkan yapıyorlar. Diğer? Üç hafta evvel Meclis’ten çıkan ucube sansür yasası ile Bay Kemal’i susturmaya çalışıyorlar, topluma da gözdağı veriyorlar. Benim bildiğim Bay Kemal ne susar, ne korkar. Sansür yasası üzerinden kamuoyunu aldatıcı bilgi, toplumu tasa edici bilgi diyerek, TCK’ya nazaran ceza istemek, Bay Kemal’i susturmaz.
Peki Bay Kemal ne yapacak? Bay Kemal verimliliğe dayalı yenilikçi bir iktisat modelini Türkiye’ye kazandıracak. Ya kazandıracak ya kazandıracak. Dünyadaki yenilikçi kaynakları süratle kendine çeken bir Türkiye’yi Bay Kemal inşa edecek. Refah düzeyinin arttığı, gelirin tablana yayıldığı, toplumsal adaletin tesis edildiği bir Türkiye; Bay Kemal’in hayalidir ve mümkündür. Kasım sonunun herkes beklesin. Bay Kemal ve takımı bizler, çok güçlü bir yol haritası üzerinde tüm tarafları ile çalışıyoruz. Kasım sonu en geç aralık başında Türkiye, Bay Kemal’in ve takımının üzerinde çalıştığı bu büyük projeyi aziz milletimiz ile paylaşacak, sağlam temelli ve nitekim neyi, nasıl ve hangi kaynakla yapacağımızın çok şeffaf bir biçimde ortaya koyulduğu bir tablo ile Bay Kemal Türkiye’nin karşısında olacak. Çok değerli açıklamalar, değerlendirmeler yapılacak. Biraz bekleyelim.
“Belli oldu ki Erdoğan seçim kampanyasını onun tabiri ile AK takımlarla değil de devletle yürütecek”
Devlette çürüme bütün süratiyle sürüyor. Belirli oldu ki Erdoğan seçim kampanyasını onun tabiri ile AK takımlarla değil de devletle yürütecek. Bunun somut uygulamaları da hayata geçmeye başladı. Bir, iki gündür medya ve bizim gündemimizde Polis Akademisi’nde AK Parti marşının çalınması, devlette çürümenin açık bir işaretidir. Devletin artık parti devleti olduğunun, o kisveye büründüğünün açık kanıtıdır. Allah’tan korkun lise öğrencilerimizi teknoloji fuarına götürüyoruz diye, ‘İlk oyum AK Parti’ye, birinci oyum Erdoğan’a’ kampanya toplantısına götürmek, istismardır, suistimaldir, kandırmaktır. Bunu yapan devletin en üstündeki zat. Yazık, çok yazık. AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı sloganı RTÜK tarafından tüm televizyon ve radyolara mecburî kamu spotu olarak yayınlatılıyor. Bunu hiçbir diktatör yapmamıştır herhalde. Yatıysa da Hitler, Musolini filan yapmıştır. Bu türlü bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir devlet, nasıl bir baş. RTÜK’e ne demeli? Bu dalkavukluğun dik alası. Şeddelisi. Bir anayasal kurumun başındasın be adam, bu kadar partizanlaşabilir misin? Bu türlü bir şey olabilir mi? Bunların hesabının sorulmayacağını mı zannediyorsun.
Suç işleri bakanı kaymakam ve valilere AK Parti’nin Türkiye Yüzyılı sloganını ezberleyin, içselleştirin diyor. Bu mealen şudur, ezberleyin ve ezberletindir. Kim söylüyor, İçişleri Bakanı, kime söylüyor vali ve kaymakamlara. O vali ve kaymakamlara söylüyorum, sesleniyorum. Özgürleşmenize 7 ay kaldı. Devletin valisi, kaymakamı olduğunuzu unutmayın. 7 ay sonra özgür olacaksınız, suça bulaşmayın. Size kanunsuz buyruk verenlerin makamı ne olursa olsun, bu buyruklarını dinlemeyin.
“4,5 milyon aile toplumsal yardım alıyor diye bir iktidar övünüyorsa, eyvah ki eyvah”
2002’de Türkiye’yi devraldığımızda 1 milyon aile toplumsal yardım alıyordu, artık 4,5 milyon aile toplumsal yardım alıyor diye bir iktidar övünüyorsa, eyvah ki eyvah. Bu toplumsal yardım Erdoğan ile başlayan bir şey değil. Özal, FAKFUK Fon ile başlayan bir şey. Öteden beri yapıla geldi. Biraz arttı. Artık bizim belediyeler en birçoklarını yapıyor. Ancak Türkiye’de 4,5 milyon aile. Bu nereden baksan 20 milyon nüfus demektir, toplumsal yardıma muhtaç hale gelmişse eyvah ki eyvah.
“Biri Başbakanımız, biri gönlümüzün efendisi demiş”
Fotoroman, fetöroman… Sayın İçişleri Bakanı, 32 adımda fetöroman, belgesel mi dedi, ne dedi. Kitap hazırlamış. Kırmızı belgeyi da bu türlü elinde sallıyor. Artık, şunu çok güzel herkes hatırlayacak. AK Parti FETÖ ile bağını 17-25’ten sonra kesti. Çok enteresan bir şey oluyor burada. Bu 17-25’ten evvel Erdoğan’a nazaran 17-25 Aralık darbesi diye bilinen öyküden bir ay evvel, bakın fotoroman neler söylemiş. Çırpınmış adam. Aman orta bozulmasın. 23 Kasım 2013’te söylemiş. 17-25’ten 28 gün evvel. ‘Birlik ve beraberlikle bu yere geldik.’ Kastı, Fetullah Gülen’in altındaki takımlar. Aramızı açmaya çalışıyorlar. Çatışma alanı ortaya konuluyor. Bu da yanlış oluyor, demiş. Buradan bir arbede çıkarmayalım demiş. Hem Erdoğan’a hem de FETÖ’ye yalvarmış. Birbirimizi üzmeyelim, demiş. Biri Başbakanımız, biri gönlümüzün efendisi demiş ya.
Sonra ne olmuş? Daha geri gittiğimizde; beyefendi Demokrat Parti’de siyaset yaparken, 2010 referandumunda Demokrat Parti Genel Yönetim Şurası toplanmış, bu referandum da ‘Hayır’ kampanyası başlatmış. Demokrat Parti’de değerli bir figür olarak beyefendi, kaynağı bilinmeyen para ile 20-30 vilayet gezmiş. Evet kampanyası yapmış. Gönlünün efendisi istiyor diye. Nasıl olacak, bu tutarsızlığı neyle açıklayacak?
“Soylu deyince aklıma dört şey geliyor; şantaj, iftira, kumpas, yasa dışı dinleme ve izleme”
Soylu deyince aklıma dört şey geliyor. Şantaj, iftira, kumpas, yasa dışı dinleme ve izleme. Mesela Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE kayıtlarını servis etmek, yasa dışı dileme ve izlemedir. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 557 terörist var deyip, bir kişiyi bile hakimin önüne koyamamak; iftiradır. Mesela ayda 10 bin dolar mafyadan rüşvet alan milletvekili var demek, Erdoğan’a karşı bir şantajdır. Mesela Sezgin Baran Korkmaz için ne demişti? Yukarından aşağıya devlet operasyonu planladık. Üstte kim var? Onun üstünde kim var? Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışı yasağını kaldırmayı, mal varlığından konan önlemi kaldırıp yurt dışına göndermeyi üstten aşağıya yaptığımız bir devlet operasyonu diye Meclis’te söyledi. Bence bu Erdoğan’a bir kumpastır. Anlar, anlamaz; ben onu bilmem. Bir fetöroman yazıldı Sayın Soylu. Sen yeni doküman gösterme, belge sallama. Hem de 10 Ekim 2017’de. TBMM’de 15 Temmuz darbe araştırma komitesi kuruldu, çalıştı, çalışmaları engellense de çalıştı. CHP’nin ikinci muhalefet şerhinin içine konmadığı bir rapor da basıldı. Meclis matbaasında. Fetöroman o işte. Nerede rapor? Rapor yok ya. TBMM’den 15 Temmuz Darbe Araştırma İnceleme Komisyonu’nun raporu çalındı. Fetöroman o işte. Elinden geleni arkasına koyma. O belgeyi sallamakla olmaz. Aç o belgeyi. Orada bir kabahat varsa ve sen bunu bekletiyorsan, aslında yeni bir cürüm işliyorsun.
“Süleyman Soylu, ağzıma alamayacağım kadar ağır tabirleri CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu için zikretti”
Neye güveniyor? Şuna güveniyor; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamento Ofis. Küme Başkanvekilimiz Engin Özkoç, Süleyman Soylu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir hata duyurusunda bulundu. Nedir içerik, derseniz. Şudur; Süleyman Soylu, Sayın Genel Liderimize ağzıma alamayacağım kadar ağır tabirleri CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu için zikretti. Evraklı, kayıtlı. Hepsinin de kaydı var. Çok ağır şeyler var burada. Sonra savcı beyefendiye bak, savcı. Savcıya bak hizaya gel. Savcı beyefendi şöyle diyor: Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkındaki tezlerin vazifesinden kaynaklanan aksiyonlarla ilgili olup, bakanlık vazifesi kapsamında bulunduğu… Pes, yazıklar olsun. Türkiye’nin ikinci büyük partisinin genel liderine ağza alınmayacak hakaretleri edeceksiniz, toplumu kin ve nefrete sevk eden bir ton laf edeceksiniz, CHP vilayet liderlerinin şehit cenazelerine alınmamasını talimat olarak vereceksiniz. Ettiğin küfürleri saymıyorum… Ey savcı, ismini da vereyim. Hamza Yokuş. Sen nasıl savcısın? Soylu hakkındaki savların misyonundan kaynaklı olduğunu yazıyorsun. İçişleri Bakanı’nın vazifesi ana muhalefet partisinin genel liderine küfretmek değildir. İçişleri Bakanı’nın vazifesi, CHP’li belediye liderlerine kumpas kurmak değildir. AK Parti’ye oy vermeyen tüm ahaliyi terörist ilan etmek değildir. Uyuşturucu baronları ile kara para aklayıcıları ile fotoğraf çektirmek değildir.
“Türk Ceza Kanunu’nun 13 başka hususunda belirtilen kabahatleri işlemiş bir İçişleri Bakanı”
Senin fotoğraf çektirdiğin kara para aklayıcısına sokaktaki polis müdahale edemiyor. Senin kripto para yolsuzluğunu yapan beşere polis müdahale etmiyor. Hatta giderken kapıyı açıyor. Ne bu, hatalıyı kayırma. TCK 283. Öteki, tutuklu, hükümlü yahut cürüm kanıtını bildirmeme. TCK 284. Ne bu? Ayda mafyadan 10 bin dolar alan milletvekili… Kabahat kanıtını bildirmeme hususuna giriyor bu. Türk Ceza Kanunu’nun 13 farklı unsurunda belirtilen hataları işlemiş bir İçişleri Bakanı orta yerde duruyor. Nasıl olacak? Bu ülkenin iç barışı nasıl sağlanacak? Bu ülkede demokrasiden nasıl kelam edilecek?
“Türkiye Varlık Fonu, borç üreten bir fon haline gelmiş, batmış”
Türkiye Varlık Fonu, borç üreten bir fon haline gelmiş, batmış. Demirel mi sıkıntısı, KİT’ler için, ‘kambur’ diye. Bu meteor çukuru olmuş. Soruyorum, BOTAŞ 18 milyar lira niçin ziyan ett?. ÇAYKUR 503 milyon lira niçin ziyan etti. Devlet Hava Meydanları İşletmesi 633 milyon niçin ziyan etti. Bu ortada Varlık Fonu ne yapmış? Mart 2021’de 2 yıl vadeli olarak 1 milyar 250 bin Euro dış borç almış. Bunların hepsi baba üzere şirket, büyük şirket. Büyük KİT. Bunların evvelce bir, ikisi hariç patır patır kar ederdi. 1 milyar 250 milyon dışarıdan almış yetmemiş, 150 milyar lira da iç borçlanma yapmış. Varlık Fonu. Ne yapıyorsunuz kardeşim, nerede bunlar. Esasen 2026’de devlete zaten dönecek olan Türk Telekom için de 1 milyar 650 bin dolar ödemiş. Bu türlü şey olur mu? Meclis Liderimiz, kanunu daha evvel gösterdim. Bu kanunun üçüncü hususuna nazaran ekim ayında Meclis’e hesap verecek. Vermiyor, Meclis Lideri da göz yumuyor. Neden, TBMM’nin kontrol yetkisine ihlal var, Meclis’i yok sayma var.
Bu Varlık Fonu’nu kurarken dediler ki ‘Ekonomi uçacak’. Uçmadı. İktisat battı. Bu şirketlerin hepsi meteor çukuruna düştü. Bankalar hariç. Bankalar niçin, vatandaşlardan yüksek faiz ile alıyor parayı. Şirket varlıklarını büyütecekti, hiçbir şey olmadı. Bu şirketlerin idaresinde kim var? Bu idare şurası üyeleri çoklukla AK Parti’nin eski milletvekilleri, AK Parti’nin üst seviye yöneticilerinin birinci yahut ikinci dereceden akrabaları, AK Parti’den milletvekilliği ya da belediye başkanlığı adaylığı ya da aday adaylığı yapan beşerler.
“KİT’ler 2021’de 20 milyar 609 milyon ziyan etmiş”
Cumhurbaşkanlığı 2023 yılı yıllık program. Strateji ve Bütçe Başkanlığı… Burada bir tablo var. Saraydan gelen tablo. KİT’ler hakkındaki özet bilgiler var. Özel bankalar patır patır kar ediyor da ancak toplamda Türkiye’de KİT’ler, büyük çoğunluğu Varlık Fonu’na devredilen liste ne olmuş biliyor musunuz? 2021’de 20 milyar 609 milyon ziyan etmiş. Çok filan demeyin. Buna dünden razıyız. 2022’de Cumhurbaşkanlığı bu türlü öngörmüş, hesap yapmışlar 499 milyar 862 milyon ziyan. 2023 için, hani amaç 2023 deyip dururdu ya Tayyip Beyefendi daima, bu KİT’ler peşinen 325 milyar 723 milyon ziyan. Ziyan efendi ziyan. Bu ne ya? Bu türlü ülke olur mu? Bu türlü devlet yönetilir mi?”
Engin Altay, açıklamalarının akabinde gazetecilerin sorularını da yanıtladı. AKP’nin anayasa değişikliği teklifi ile ilgili soru üzerine Altay, şunları söyledi:
“Tam olarak şunu söyledim; onlar bize dediler ki ‘Bir Anayasa değişikliği fikrimiz var. Size ete kemiğe bürünmüş bir teklifle gelmiyoruz, bunu saygısızlık kabul ederiz. Oturalım birlikte yapalım.’ Biz de dedik ki ‘Bizim verilmiş bir kanun teklifimiz var. Bunun gerisindeyiz, gelin bunu kanunlaştıralım. Ülke seçime giderken seçime 7 ay kalmışken, bir Anayasa değişikliği olmaz. Hakikat değil. İki, temel hak ve özgürlükler referandum konusu olamaz. Fikrimiz yaklaşımımız budur’ dedik. ‘Peki siz içinde olmasanız da biz hazırlarsak ne yaparsınız?’ Ya hakikat değil. Gerçek bulmuyoruz. Fakat siyaset müzakere işidir, hazırladığınız teklife bakarız, kararı partinin yetkili heyetleri verecektir. Ben parti ismine karar veremem. İşin içinde olmayız kararı da partimin kararıdır.”
Altay, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya’yı da ziyaret edeceğini aktardı. Altay, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamalarını da şöyle kıymetlendirdi:
“Epistemolojik kopuş yaşamış. Güldür Güldür Gösteri reyting rekorları kırıyor sayesinde. Lakin şunu da söyleyelim. Nebati doları 2 aydır 18’de tutmak için kaç lira sattığını söylesin. Bir de şunu söylesin. Allah aşkına. 1 milyon parası var, Tuncay Beyin. Bankaya yatırıyor, kur muhafazalı mevduat ile. 3 ay sonra vade doluyor. Tazeliyor bir 3 ay daha, sonra bir daha tazeliyor. Etti 9 ay. 9 ay sonra banka Tuncay Beyefendiye 1 milyon 581 bin lira veriyor. Bu paranın yalnızca 125 bin lirası bankanın yasal vermek zorunda olduğu faiz. 456 bin lirası hazineden ödenen para…E bu vesile ile 194 milyar para ödedin ya. EYT’yi çıkaralım derim yapmasın, gelir vergisi dilimlerinde düzenleme yapalım derim yapmazsın. Fakat zenginin zenginliğini korumak için 194 milyar lira ödedin. Müsaade et de 190 milyar, Merkez Bankası’ndan sattığın dolarlar hariç. Bir yandan Merkez Bankası’ndan dolar satacaksın, bir yandan da 190 milyar lira ödersen, müsaade et de dolar da 18 lirada duru versin canım.”